Telefon:
+90 (312) 911 81 94
Adres:
Çetin Emeç Bulv. Yukarı Öveçler Mh. Lizbon Cd. No: 2/3 Çankaya, Ankara
Kesinleşmiş ve haciz aşamasına ulaşmış bir icra takibinde, alacaklının talebi doğrultusunda borçlunun sahip olduğu malvarlığına el konulabileceği gibi, borçlunun üçüncü kişilerden kaynaklanan hak ve alacakları da borcun ödenmesiyle sınırlı olmak üzere haczedilebilir. Başka bir ifade ile, alacaklı icra dairesine başvurarak borçlunun paraya çevrilebilecek her türlü malını veya alacağını tespit ederek bu değerlerin haczedilmesini talep etme hakkına sahiptir.
Örneğin borçlu kişi, şirket ortağına borç para vermiş olabilir. Borçlunun ortağına gönderilecek 89 ihbarnameleri ile ortağın borcunu ödeyeceği sırada parayı borçlu kişiye değil de icra dairesine ödemesi talep edilebilecektir. Bu yolla alacaklı da, borçlunun üçüncü kişilerdeki alacağını haczetmiş olmaktadır.
Bu hak İcra ve İflas Kanunu’nun (“İİK”) 89. maddesiyle tanınmakta olup, düzenlemenin temel amacı, tarafların çıkarlarını dengeli bir biçimde korumaktır. Kanun koyucu, borçlunun muhtemel alacaklarının bulunabileceği üçüncü kişilere çeşitli haciz ihbarnameleri göndermeyi ve bu kişiler için birden fazla itiraz hakkı tanımayı öngörmüştür. Böylelikle hem alacaklının alacağını tahsil etmesi hem de borçlunun ve üçüncü şahsın, gerçeğe aykırı veya haksız bir icra işlemine maruz kalmaması hedeflenmiştir.
Bu sistem sayesinde alacaklı, borçlunun mülkiyetinde veya tasarrufunda bulunmayan, ancak üçüncü kişilerden elde edebileceği değerleri de haciz kapsamında değerlendirebilir. Aynı zamanda borçlu ve üçüncü kişiler, kendilerine tanınan itiraz yollarıyla, söz konusu icra işlemlerine karşı yasal haklarını kullanarak mağduriyet oluşmasını engelleyebilmektedir.
Borçlunun üçüncü kişiler nezdindeki mal ve alacaklarının haczi sürecinde ilk adım, icra müdürlüğünce gönderilen birinci haciz ihbarnamesidir. Bu ihbarname, alacaklının talebi doğrultusunda düzenlenip üçüncü kişiye ulaştığında, borçlunun alacaklı olduğu tutarın artık doğrudan borçluya değil, icra dairesine ödenmesi gerektiği bildirilir. Üçüncü kişinin, borçluyla bir borç ilişkisi bulunmuyorsa, bunu yedi gün içinde icra dairesine yazılı olarak beyan etmesi gerekir; aksi takdirde, borcun kendisi üzerinde kalacağı (zimmetinde sayılacağı) ihtar edilir.
İhbarname tebliğ edildikten sonraki yedi günlük süre içinde üçüncü kişi elinde bulunan borca konu mal veya alacakları icra dairesine teslim etmekle yükümlüdür. Eğer üçüncü kişi nezdinde borçluya ait herhangi bir hak ya da alacak bulunmuyorsa, yine aynı süre içinde icra müdürlüğüne vereceği bir dilekçeyle bu durumu itiraz dilekçesi şeklinde sunmalıdır.
Üçüncü kişinin, borçluyla arasındaki hukuki ilişkiyi ve elinde bulunan hak ve alacakları icra müdürlüğüne tam ve doğru şekilde bildirme sorumluluğu bulunmaktadır. Şayet üçüncü kişi yedi gün içinde borcu kabul ettiğini beyan eder, elindeki varlıkları açıkça belirtir ve borcunu icra dairesine öderse, kendisine ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmez.
Birinci haciz ihbarnamesi üçüncü kişiye tebliğ edildikten sonra, yedi günlük yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunulmaması halinde, birinci haciz ihbarnamesinde belirtilen alacak üçüncü kişinin zimmetinde kabul edilir. Bu durumda, alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğü tarafından üçüncü kişiye ikinci haciz ihbarnamesi gönderilir.
İkinci haciz ihbarnamesi tebliğ edildiğinde üçüncü kişinin yine yedi gün içinde sahip olduğu mal veya parayı icra müdürlüğüne teslim etmesi ya da borcu bulunmadığını bir dilekçe ile bildirerek itirazda bulunması gerekir. Eğer bu süre içinde üçüncü kişi borcu kabul eder, elindeki varlıkları açıkça beyan eder ve borcunu icra dairesine yatırırsa, kendisine herhangi bir ilave haciz ihbarnamesi gönderilmez.
İkinci haciz ihbarnamesi üçüncü kişiye tebliğ edildikten sonra, üçüncü kişi yedi günlük yasal süre içinde itiraz etmez veya elindeki mal ya da parayı icra dairesine teslim etmezse, söz konusu borcun üçüncü kişinin zimmetinde olduğu kesinleşir. Bu aşamada alacaklının talebi üzerine üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilir. Ancak üçüncü haciz ihbarnamesini önceki ihbarnamelerden ayıran temel özellik, kanun koyucunun üçüncü kişiye artık icra müdürlüğüne itiraz hakkı tanımamasıdır.
Üçüncü haciz ihbarnamesiyle üçüncü kişiye, 15 gün içinde borcu icra dairesine ödemesi veya aynı süre içinde menfi tespit davası açması gerektiği bildirilir; aksi takdirde zimmetinde kabul edilen borcu ödemeye zorlanacağı ihtar edilir. Söz konusu 15 günlük süre, hak düşürücü nitelik taşıdığından, menfi tespit davasının süresi içinde açılmış olup olmadığı hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) incelenir. Davanın zamanında açılmadığı anlaşılırsa, mahkeme davayı reddeder ve üçüncü kişi icra dosyasındaki borçtan sorumlu kabul edilir.
Eğer üçüncü kişi menfi tespit davasını süresinde açar ve dava açtığına ilişkin belgesini icra müdürlüğüne sunarsa, bu süreçte aleyhine devam eden veya başlatılacak icra takip işlemleri, davada verilecek kararın kesinleşmesine dek durdurulur.
Sonuç olarak üçüncü kişi, 15 günlük sürede menfi tespit davası açmaz veya borcu ödemezse, artık borcun zimmetinde sayılmasından dolayı icra dosya borcundan sorumlu tutulur ve hakkında icrai işlemlere başlanabilir.
Üçüncü kişi, kendisine tebliğ edilen birinci veya ikinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz ederek, icra dairesine ödeme yapmaktan veya mal teslim etmekten kurtulacaktır. Ancak alacaklı, bu itirazın gerçeğe aykırı olduğunu —yani aslında üçüncü kişinin borçluya borçlu bulunduğunu— düşünürse, İcra ve İflas Kanunu (İİK) md. 338/I uyarınca üçüncü kişinin cezalandırılmasını ve İİK md. 89/IV uyarınca tazminata mahkum edilmesini talep edebilir. Alacaklı, ceza ve tazminat taleplerini icra mahkemesinde aynı anda ileri sürebileceği gibi, ceza davasından bağımsız olarak bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde yalnızca tazminat davası da açabilir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, alacaklı ceza ve tazminat davalarını, İİK md. 347’ye göre, birinci veya ikinci haciz ihbarnamesine itiraz edildiğini öğrendiği tarihten itibaren üç ay içinde ve her hâlükârda itiraz tarihinden itibaren bir yıl içinde açmalıdır.
Bu davalarda ispat yükü, icra takibini yürüten alacaklıya aittir. Alacaklı iddiasını ispat edemediği takdirde, icra mahkemesi ceza ve tazminat davalarını reddedecektir. Ancak alacaklı, borçlunun gerçekten de üçüncü kişiden alacaklı olduğunu kanıtlayabilirse ve buna rağmen üçüncü kişi gerçeğe aykırı itiraz etmişse, söz konusu üçüncü kişi üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabileceği gibi alacaklıya tazminat ödemeye de mahkûm edilebilir.
Görüldüğü gibi, üçüncü şahıslara icra müdürlüğü tarafından gönderilen haciz ihbarnamelerine mutlaka yasal süresi içinde yanıt verilmelidir. Üçüncü kişinin borçlu ile arasındaki ticari/hukuki ilişkiyi doğru biçimde açıklaması, yedi günlük itiraz süresini kaçırmaması ve gerçeğe aykırı beyanlarda bulunmaktan kaçınması büyük önem taşımaktadır.