Telefon:
+90 (312) 911 81 94
Adres:
Çetin Emeç Bulv. Yukarı Öveçler Mh. Lizbon Cd. No: 2/3 Çankaya, Ankara
Miras hukuku, miras bırakanın vefatından sonra malvarlığının kimlere ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen bir hukuk dalıdır. Mirasın reddi, mirasçının mirasçı sıfatını ve miras payını kaybetmesi anlamına gelen bir haktır. Mirasın reddi, yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar açısından farklı sonuçlar doğurabilir.
Mirasın miras bırakanın ölümünden sonra hemen ve kanunen mirasçılara geçer. Bu sebeple, mirasçıların mirası kabul etmek için herhangi bir işlem yapmalarına gerek yoktur. Mirasın bir bütün olarak ve kendiliğinden mirasçılara geçmesi “külli halefiyet” ilkesinin sonucudur.
Ancak, miras bırakanın borçlarının çok fazla olması ve mirasçıların bu borçları ödeme imkanının bulunmaması gibi durumlarda mirasın reddi müessesesi devreye girer. Mirasın reddi, mirasçıların miras bırakanın borçlarından sorumlu olmamak için mirası kabul etmemelerini sağlar. Bu bağlamda, mirasın reddi, miras bırakanın vefatından sonra yasal veya atanmış mirasçıların, ölen kişinin tüm borç ve alacaklarını kapsayan mirasın hak ve yükümlülüklerini kabul etmemeleridir.
Mirasçıların mirası reddetme imkanı, yasal düzenlemelerle güvence altına alınmıştır. Mirasın reddi “mirasın gerçek reddi” ve “mirasın hükmen reddi” olmak üzere 2 şekilde yapılabilir.
Ancak, reddi miras yollarının seçiminde, mirasçının özel durumu ve mirasın durumu göz önünde bulundurulmalıdır.
Mirasın gerçek reddi, mirasçının miras bırakanın borçlarını ve alacaklarını kabul etmemek için yaptığı bir işlemdir. Mirasçı, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine yazılı veya sözlü beyan ile mirası reddedebilir. Bu beyanın kayıtsız ve şartsız olması ve mirasın tamamını kapsaması gerekir. Mirasın bir kısmı reddedilemez. Aksi takdirde mirasçı mirası kabul etmiş sayılır.
Mirasın reddi için 3 aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bu süre, mirasçının mirası reddetme hakkını kullanabileceği süreyi belirler. Yasal mirasçıların, miras bırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren başlar. Mirasçılık sıfatı daha sonra öğrenilmişse bu tarih başlangıç olarak kabul edilir. Atanmış mirasçılar açısından bu süre, Sulh Mahkemesinin vasiyetnameyi resmi olarak açması ve tebliğ etmesi ile başlar. Miras sözleşmesi ile atanan mirasçılar için süre yasal mirasçılarla aynı şekilde işler. Terekenin deftere geçilmesi ise koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde, yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sulh hakimi tarafından kendilerine bildirilmesi ile başlar. Mirasçı, süreyi kaçırırsa mirası reddedemez. Ancak, haklı bir sebep varsa, sulh hakimi yasal ve atanmış mirasçılara verilen ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre verebilir.
Diğer taraftan, mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer. Bu durumda ölen mirasçının yerine geçen mirasçının iki ret hakkı doğar.
Mirasın gerçek reddi işlemi, yanılma, aldatma veya korkutma sonucu olmamışsa, Sulh Hakimi tarafından tescil edildikten sonra tek taraflı olarak geri dönmek mümkün değildir. Mirasçı, yanılma, aldatma veya hile sonucu mirası reddetmişse, ret beyanının iptali için dava açabilir.
Miras bırakanın ölümü tarihinde ödemeden aciz olması halinde mirasın hükmen reddedilmiş sayılacağı Medeni Kanun’da düzenlenmiştir. Bu durumda mirasçıların herhangi bir irade beyanına gerek kalmaz. Mirasın hükmen reddi için şartlar şunlardır:
Mirasın hükmen reddinin sonuçları şunlardır:
Mirasın hükmen reddinin ileri sürülmesinde, mirasçılar, tereke alacaklılarının açtıkları davalarda hükmi reddi savunma olarak ileri sürebilirler. Mahkeme, mirasçılardan delil isteyebilir. Mirasçılar, icra takiplerinde de hükmi reddi ileri sürebilirler. İcra Mahkemesi, hükmi reddin tespiti için ayrı bir dava açılmasını isteyebilir.
Mirasın gerçek reddinde mirasçı, sulh hukuk mahkemesine yazılı veya sözlü bir beyan ile mirası reddeder. Mirasın gerçek reddi, mirasın tümünü kapsamalıdır. Mirasın bir kısmı kabul edilip bir kısmı reddedilemez. Gerçek ret, mirasçının miras bırakanın ölümünü ve mirasçı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içinde yapılmalıdır. Bu nedenle mirasın reddi süresi, miras bırakanın ölümü ve mirasçı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 3 aydır.
Reddi miras davası veya mirasın reddi davası, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesinde açılır. Bu mahkeme, mirasın açılacağı yer mahkemesi olarak da bilinir. Mirasçı, mirası reddetmek istediğini yazılı veya sözlü beyan ile Sulh Hukuk Mahkemesine bildirmelidir. Beyanda, mirasçının kimliği, miras bırakanın kimliği ve mirasın reddedildiği açıkça belirtilmelidir. Sulh Hukuk Mahkemesi, ret beyanını özel kütüğüne tescil eder. Bu tescil ile mirasın reddedildiği resmi olarak belgelenmiş olur. Mirasçı, talep halinde mirası reddettiğine dair bir belge alabilir. Bu belge, mirasçının mirasçı sıfatını kaybettiğini resmi olarak gösterir.
Miras bırakanın vefatı ile miras otomatik olarak mirasçılara devredildiği için, miras reddi ancak bu devirden sonra yapılabilir. Bu yüzden, miras bırakan hayattayken miras reddetme hakkı doğmaz.
Mirasın reddi hakkı, kural olarak yasal ve atanmış mirasçılara tanınmıştır.
Mirasın reddi, mirasçının mirası kabul etmemek için yaptığı bir işlemdir. Miras reddedildikten sonra bundan dönmek kural olarak mümkün değildir. Ancak bazı istisnalar da mevcuttur. Mirasçının yanılma, aldatma veya korkutma sonucu ret beyanında bulunması halinde yapılan ret işleminin iptali için dava açılabilir (TBK m. 23 vd.).
Mirasçı, ret beyanının iptali için dava açma hakkına sahiptir. Dava, ret beyanının yapıldığı Sulh Hukuk Mahkemesinde açılır. Ret beyanının iptali için dava yasal süre içerisinde açılmalıdır. Bu süre, yanılma, aldatma veya korkutmanın öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıldır. Dava sonucunda mahkeme, ret beyanının iptaline karar verebilir. Bu durumda mirasçı, mirası kabul etmiş sayılır.
Mirasçı, yasal süresi içinde mirası reddetmezse mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş sayılır. Bu süre, miras bırakanın ölümünden itibaren 3 aydır. Mirasçı, ret hakkından yazılı veya sözlü olarak feragat edebilir. Feragat beyanı, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine veya ilgililere (mirasçılar, vasiyet alacaklıları, tereke alacaklıları) yapılabilir. Mirasçı, terekenin olağan yönetimi dışındaki işlemlere karışırsa veya tereke mallarını gizler veya kendisine mal ederse ret hakkı düşer. Olağan yönetim, terekenin korunması ve değerinin korunması için gerekli işlemleri kapsar. Örneğin, kira tahsilatı yapmak, faturaları ödemek gibi. Olağan dışı işlemler, terekenin satışını, paylaştırılmasını veya önemli bir kısmının devredilmesini kapsar. Miras bırakanın zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dolmasına engel olmak için dava açması veya cebri icra yoluna başvurması ret hakkını ortadan kaldırmaz. Dul veya yetim maaşı almak veya destekten yoksun kalma tazminatı talep etmek ret hakkının düşmesine yol açmaz. Mirasçı, ret süresi içinde terekeye ait bir malı gizler veya kendisine mal ederse ret hakkı düşer. Hâkim, mirasçının tereke ile ilgili yaptığı işlerin özelliklerine göre örtülü bir kabul olup olmadığını değerlendirecektir.
Reddi miras, mirasçının mirasçı sıfatını ve miras payını kaybetmesi anlamına gelir. Bu durum, yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar açısından farklı sonuçlar doğurur. Yasal mirasçılar açısından miras reddedildikten sonra, sanki mirasçı miras bırakandan önce ölmüş gibi kabul edilir. Miras payı, altsoyuna veya aynı zümredeki diğer mirasçılara geçer. En yakın yasal mirasçıların tamamı mirası reddederse, tereke sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonrası kalan değerler, mirası reddetmemiş gibi hak sahiplerine verilir. Sadece yasal mirasçılar mirası reddederse, altsoy TMK 613’e göre mirası alır. Atanmış mirasçı mirası reddederse, payı yasal mirasçılara geçer. Miras bırakan aksine bir düzenleme yapmışsa, atanmış mirasçının payı vasiyet alacaklılarına veya TMK 611/3’te belirtilen kişilere geçebilir. Mirasçı, miras bırakanın ölümünden önceki 5 yıl içinde denkleştirmeye tabidir.